3. PAYLAŞIM VE SUUDİ SARAYI

0
3605

Bir gecede 11 kuzeni ve on küsur üst düzey politik /siyasi /askeri figürün tasfiye edildiği , ve ne garip tesadüftür ki 1 prens ve yöneticilerin de aynı gün bir helikopter kazasına uğradığı bir depremle sarsıldı Suudi Arabistan. Herşeye hükmeden adam sadece 32 yaşında olan eski kralın oğlu Muhammet Bin Salman. Hanedan sallanıyor. İngilizler eliyle kurulmuş ve Amerikalılar eliyle kullanılan bu petrol topraklarında ‘bahar’ rüzgarları esiyor. Görevli bin Salman bir Trump’ın damadıyla sabahlıyor bir İngiliz istihbaratının adamlarından fikir alıyor, Lübnan’ın Haririsini ulak olarak komşu ülkelere yolluyor. Bu arada tutuklananlar, kazaya uğrayanlar, kafası uçurulan prens, bakan, imamdan geçilmiyor.

Genç kral Bin Salman Suudi arabistan’ı Yemen ve Katar krizine sokan isim olarak da biliniyor. Son demecinde, batılı akıl hocalarını memnun edecek İran çıkışını da yaptı: ‘Biz İran devriminden etkilenip bu hale geldik. Ilımlı İslam’a döneceğiz ‘ diyor. Oysa 1979 İran ‘devriminden’ çok önce de Suudiler bu haldeydi. Haziran 2017’de Savunma bakanlığından tahta geçiş yapar yapmaz, halkı ‘2030 Vizyonu’na kilitledi. Çöle kuracağı şehir projesi, turizm ve eğlence merkezi bir Arabistan hayali ülkeyi petrol gelirine bağlı olmaktan çıkarmayı hedefliyor. Modernleşme arzusu, televizyonlarda müzik yayınlarını başlatması, kadınların araba kullanmasına izin vermesi, eğitim sistemini kökünden değiştirmesi gibi yaklaşımlarla şimdiden baskıdan bitap genç orta sınıfı hayale boğdu. Ama ülke 33 milyon ve yarısı 25 yaş altı. Ve genç nüfusun yarıdan fazlası işsiz. Vahabi geleneğin ruh sağlığını bozduğu bir toplumda bir yanda dünya zenginleri ve bir yanda işsiz gençlik: Küresel çetenin en sevdiği ‘bahar’ reçetesi değil mi… Yeni kral büyük değişim rüzgarına hevesli ama sonuçta Suud hanedan geleneğinin esiri.. Bir yanda bir ‘hukuk devleti’ isteyip bir yanda yolsuzluklarla mücadele komisyonu başına bir hukukçu yerine kendini atamak , bir yanda hanedan mensuplarının giderlerini kesip varlıklarına el koyup bir yandan 500 milyon dolarlık bir yat almak gibi ‘dertleri’ var.

Batının bölgedeki derdi ise malum. Bölgeyi en iyi tanıyan ‘kurucu baba’ İngiltere. Geçmişte olanlar bugüne ayna! Geçen yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu topraklarından nasıl fırladıklarına bakalım. İlkel aşiretler Osmanlı’ya karşı İngilizlerin emrine girer. Kendi aralarında kıyasıya savaşırlar. İngilizler hem Mekke Şerifi Hüseyin’e arka çıkar hem Suud hanedanına. İkisi hem birbirleriyle savaşırlar hem birlikte Osmanlıyla. İngilizler ‘Osmanlı’dan toprak koparın devletin garantisi benim’ der ve tüm savaşan taraflar çetvelle çizili petrol alanlarına baş yapılır.

Suudlar müttefikleri Şerif Hüseyin’i de tepeleyerek Mekke’ye el koymuşlar, İngilizler Hüseyin’i Ürdün’e, Faysal’ı Irak’a, Arabistan’ı Suudlara takdim etmiştir. O günden bu güne batının ortadoğudaki kalesi ve kendi aralarında düşman kardeşlerdir. Tüm devlet yapıları İngiliz ve ABD’nin istihbaratıyla örülüdür. 1930 yılında Müslüman olduğunu ilan ederek şeyh Abdullah adını alan ünlü İngiliz casusu John Philby Arabistan petrolünü Amerikan Standart Oil şirketine pazarlayan adamdır. 1933’de Amerikalılara çalışmaya başlamış, SOCAL adıyla kurulan şirket Suudi Arabistan petrollerinin çıkarılmasını 60 yıl süreyle üzerine almıştır.

1936’da Philby Suudilerin danışmanı olarak Süveyş’in doğusunda kalan topraklardaki enerji kaynaklarının çıkarılma imtiyaz anlaşmasını hayata geçirmiş Arab- Amerikan Petrol şirketi “ARAMCO” bu şartlarda kurulmuştur.. İkinci paylaşım savaşından sonra sahnede parlayan Amerika’dır.

Şimdi 3. Bir paylaşımın içinden geçiyoruz ve Arap baharı bu paylaşımın önadımıydı. Sıra Suudilere Ürdün’e, Katar’a, Bayreyn’e Lübnan’a geldi.. Tüm bölge ateş hattında.

3. Paylaşımda en büyük gırtlaklaşmalardan biri de İngiltere ile ABD arasında. Petrol şirketlerinin Irak’daki kapışması size fikir vermiştir.. Geçen ay, 90’lardan beri Amerikan Exxon’un egemenliğindeki petrol alanı , Irak merkezi hükümeti tarafından İngiliz BP’ye sunulmadı mı? İngiltere 1945’de teslim ettiği küresel krallık tacını, Amerika’dan geri istiyor. Amerikan damgalı Suudlara el altından “Yaşlı Avrupa’ya gel, Kurucu baban benim unutma!” diyor.

Chatham House analisti, Suudilere “Olan bitene Trump sessiz kaldı. Sadece Bin Salman’ın ‘ılımlı islam’ açıklamasını tebrik etti. Onun derdi, Suudi Arabistan’ın kalbi Aramco petrol şirketinin New York Borsasında yeralması…” yorumu, ‘onu alma beni al’ şarkısını hatırlatıyor.
Bu arada Chatham House deyip geçmeyelim Bölgeyi cetvelle çizen bu kurum, diğer adıyla İngiltere Kraliyeti Uluslararası İlişkiler Enstitüsü.. Analistler ise Gertrude Bell’in torunları. İsrail’e Filistin topraklarını veren, Sevr anlaşmasını önümüze diken, eski cumhurbaşkanı Gül’e ‘Dizbağı nişanı’ yani kraliçeye hizmet madalyası takan ve ‘ ortadoğu’ adını bu coğrafyaya veren merkezden sözediyoruz.

Chatham House’un Jane Kinninmont’u bölgeyi şöyle tasvir ediyor:
“Bölgede kutuplaşma had safhada. Şeytan ekseninden şii hilaline kadar. Araplar ve Arap olmayanlar sünniler ve şiiler, İslamcılar ve laikler, batıcılar ve batı düşmanları… Bölge ülkeleri bu kartlarla işlerine geldiği gibi oynuyor. Liderler ve hükümetler çıkarlarına göre bazen ittifak yapıp bazen ayrılıyorlar.

Mesela Türkiye Suriye’de muhalif grupları desteklerken Amerika’nın yanında yeralıyor ama kürtler konusunda aynı tehdidi aldığı İran’la ittifak yapıyor. İsrail Arap ülkeleriyle koordinasyon ve işbirliği içinde ama resmi düzeyde bunu saklıyor. İran ve Müslüman kardeşlerle itişiyor.

Suudlar medyada İran’ı eleştiriyor ama Katar’la çatışırken düşman gördüğü İran’la temas kurmaktan kaçınmıyor. YANİ politika çok pragmatik eşittir FAYDACI.”

Chatham House yani İngiltere’nin en üst düzey istihbari merkezi analisti Suudilerin son 1-2 yıldır Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerle artan ilişkilerini ise ‘eksen değiştirme’ ile ilgili görmüyor:
“Doğu ile ilişkilerin artışı, batı ile pazarlık payını yükseltmek için ve Washington’a ‘artık tek kral sen değilsin’ mesajı verme amaçlı.. Suudların Rusya ile ilişkilerine ise bölgede güven arayışı damga vuruyor. Çünkü , İran Suriye ittifakında Rusya’yı dengeleyici güç olarak görüyorlar ve baş düşmanları İran ile müttefik olan Suriye’nin diğer müttefiki Rusya ile temasta olmanın verdiği güven duygusunu yaşıyorlar. “
https://www.chathamhouse.org/…/mohammed-bin-salman-s-shakeu…

Anlaşıldığı kadarıyla Bin Salman’ın darbesi batıyı memnun ediyor.. Bölgenin kurucu babası İngiltere ‘böl ve yut’ taktiğinin verimli çalışması için Suudi Arabistan’da muhalefeti rahatlatacak ‘ılımlı’ bir hava istiyor.. Sonrası kaos ve çok muhtemelen bölünmüş çok başlı bir Arabistan. Bu süreç coğrafyada diğer örneklerde de görüldüğü gibi petrol şirketleri / özelleştirme kılavuzluğunda yönetilecektir.

Vahabi yobazlıktan, ‘modern’ yobazlığa geçmesi için Bin Salman’ın sırtı sıvazlanmakta özellikle Mısır Ürdün ve İsrail sınırında kuracağı ‘örnek şehir’ projesi yeni kurulacak kukla bölgenin işareti sayılmalıdır.

Banu AVAR
7 Kasım 2017

Önceki İçerikGERÇEK MUHALEFET VE SAHTESİ
Sonraki İçerikZEMBEREK’İN ÇARKLARI: MÜLTECİ KAMPLARI
2009’da Avrasya TV'de DÜNYA DÜZENİ adlı haber programını yaptı. 2004-2008 arasında TRT'de ‘SINIRLAR ARASINDA’ Haber Belgesel Programının yapımcısıydı. Londra City University televizyon bölümünde yüksek lisans yapan ve BBC TV Belgesel kurslarını bitiren Banu Avar BBC Türkçe bölümünde yapımcı ve sunucu olarak çalışmış, TRT’nin Londra muhabirliğini üstlenmiş; Günaydın, Vatan, Dünya, Politika gibi gazetelerde muhabir olarak çalışmış ve birçok dizi yazıya imza atmıştır. TRT 1 ve TRT 2’de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği "Mozaik" ve "Kaleideskop" programları yayınlanmıştır. "32. Gün" programının ilk yıllarında programın Londra muhabirliğini yapmış ve Kıbrıs, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı, araştırmacı olarak görev almıştır. BEN SEZAR (‘I, Ceasar’), KIRIM SAVAŞI (‘Crimean War’), BÜYÜK OYUN ‘The Great Game’ ve TRUVA ‘Troy’ gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin künyesinde Türkiye prodüktörü olarak yer almıştır. 1999’da TV8’in belgesel bölümünü kurmuş, 2004’e kadar 30’dan fazla belgesele imza atmıştır. 2004 yılında -Attila İlhan ve Erol Manisalı ile birlikte- işine son verilmiştir. Denizciler, Bir Zamanlar Kıbrıs’da, Artık BİZ DE varız!, Devlerin Savaş Alanı Afganistan, Türkiye Sevdalıları gibi belgesellerden OHRİ, GÜZEL OHRİ Makedonca’ya çevrilmiş ve Makedon Ulusal TV Kanalında bir çok kez gösterime girmiştir; Rıza oğlu Haydar ALİYEV belgeseli ise Azerbaycan Devlet Kanalında defalarca yayınlanmıştır. 2004 yılında yapımına başladığı; Balkanlar, Kafkasya, Orta Doğu, Orta Asya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Avrupa’dan dosyalarla 82 ülkeden konuların yer aldığı Sınırlar Arasında belgeseli 2008 mayıs ayında ABD, İsrail, Gürcistan, İsveç Büyükelçilerinin şikayetleri sonucu yayından kaldırıldı.. Bu gerekçe TRT üst yönetimi tarafından beyan edilmiştir! Avar daha sonra, 2009 Şubat - Haziran arasında AVRASYA TV (ART)'de "DÜNYA DÜZENİ" adlı haber programını yaptı. Banu Avar, 2004-2008 yılları arasında 40'dan fazla kurumdan çeşitli ödüller ve plaketler almıştır. 8 kitabı bulunmaktadır: Sınırlar Arasında (2006) Avrasyalı Olmak (2007) Hangi Avrupa (2007) ‘Böl ve Yut!’ (2008) Hangi Dünya Düzeni (2009) Kaçın Demokrasi Geliyor (2010) Gün O Gündür (2012) Zemberek (2016)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz